Saturday 19 June 2010

Time/Space



Ahmet Elhan, Sarayburnu, 2002
Ahmet Elhan, Maçka, 2002.
Ahmet Elhan, Unkapanı, 2002.
All from the series Time/Space available @ www.ahmetelhan.com
...and in the meantime "yollar/roads" by Nekropsi @ http://fizy.com/s/10am47#s/1aj9g5

Friday 11 June 2010

'Çalkalayan’ Dünyanın Aydınlık Yüzleri/ Mürüvvet Türkyılmaz'ın "Kayıtsız Coğrafyaları" Üzerine

Mürüvvet Türkyılmaz, Galeri Apel’deki ‘Kayıtsız Coğrafyalar’ adlı son kişisel sergisinde sınırların giderek belirsizleştiği, bireyin her ölçekte etkiye açık olduğu küresel kaos ortamında, kendi zihinsel haritasını ironik ve özgün görsel diliyle izleyiciye sunuyor.


Kucaklaşma, duvar üzeri yazı-çizim ve nesne yerleştirme.


Sergide ilk dikkati çeken, Türkyılmaz’ın desenlerinde ve duvar yerleştirmelerinde kullandığı yazı-çizimler. Desenlerde kullanıldığında sınırların yapaylığını ve muğlaklığını hatırlatan, biliç akışıyla aktarılan kelimelerden oluşan bu yazı-çizimler, duvardaki üç boyutlu haritalarda sınırları tanımlamak için değil, sanatçının mekanla ilişkilendirdiği bira kutusu, termometre, emzik gibi gündelik nesneleri birbirine bağlamak için kullanılmış.

Sergideki tek video çalışmasının objesi ise, ilk başlarda bir elin oynattığı, daha sonra elden bağımsız hareket etmeye başlayan ve Afrika ritimleri eşliğinde ‘çalkalamaya’ başlayan, oryantal dansçısı küçük plastik bir dünya. Bu dünya küresel kaosu, bu kaosun kontrol edilemezliğini ve birey üzerindeki etkisini anlatmak için kullanılan basit ve etkili bir araç. heTürkyılmaz’ın her sergisinde mutlaka kullandığı bu nesne, hem sanatçının bütün işlerini birbirine bağlayan, hem de bu serginin kavramsal yapısını birleştiren merkezi bir konumda.


Düşünce Korkusu, Enstelasyon

Sanatçının daha önce yurt dışında sergilenen, ancak Turkiye’de ilk defa görme şansı elde ettiğimiz ‘Düşünce Korkusu’ adlı yerleştirmesi ise galerinin bulunduğu binanın eski sahipleri tarafından depo olarak kullanılan bir odada yer alıyor. Galerinin alt katında, yukarıdan açılan bir bölmeden ışık alan bu loş oda, Türkyılmaz tarafından küçük gece lambalarının içlerine yerleştirilen siyah-beyaz sanatçı ve yazar portrelerinin ışığıyla aydınlatılmış. Çalışma, John Lennon, Orhan Pamuk, Pınar Selek, Hrant Dink gibi, çalkalayan dünyada denge sağlamak için tutunduğumuz, kendini barışa, ifade özgürlüğüne ve eşitliğe adamış, hayatları ‘düşünce korkusu’ nedeniyle son bulmuş ya da tehdit altında olan birçok kişiye saygı duruşu niteliğinde. Toplumsal bilinçaltının mekansal bir izdüşümü olarak da yorumlanabilecek bu oda ve onun karanlığını biraz olsun aydınlatan bu çalışma, serginin genel çerçevesi içinde ayrı bir öneme sahip.

Türkyılmaz’ın sergi kapsamındaki iki işi ise galeriden Tophane’ye inen güzergahta, biri bakkal diğeri otel olan iki mekana yerleştirilmiş. Bu yerleştirmeler, sergiyi galeri mekanının dışına, sokağa taşırken, seyircinin pasif konumundan kurtulup aktif olarak sıradan hayatın içine karışmasını öneriyor. Böylece, sanatçının zihinsel haritasını okuyarak başladığımız sergi, elimizde gerçek bir haritayla Tophane sokaklarında yapılan sürprizli bir gezintiyle son buluyor.

Aesthetics of Affect/Simon O'Sullivan

This is art's function: to switch our intensive register, to reconnect us with the world. Art opens us up to the non-human universe that we are part of. Indeed, art might well have a representational function (after all, art objects, like everything else, can be read) but art also operates as a fissure in representation. And we, as spectators, as representational creatures, are involved in a dance with art, a dance in which - through careful manoeuvres - the molecular is opened up, the aesthetic is activated, and art does what is its chief modus operandi: it transforms, if only for a moment, our sense of our "selves" and our notion of our world.
Simon O' Sullivan, Aesthetics of Affect, 128

Tuesday 8 June 2010

Eyyam-ı Devran

Malum ya! Eskiden bir söz vardır. "Ya olduğun gibi görün veyahut göründüğün gibi ol." Bugün kırk yaşındayım. Olduğum gibi görünmekteki metanet ve resanetime delil-i kati ve bürhan-ı celi sebatsızlıktaki sebatımdır. Bazen de ahval-i zamana, eyyam-ı devrana uymak için yani: göründüğüm gibi olmak hevesine her ne kadar temayül ettimse de o kisve-i izafiyeyi bir türlü taşıyamadım. Giran geldi. Esasen ne lüzumu var.

Neyzen Tevfik, Hiç, 4.
rasanet: dayanıklılık
delil-i kati: kesin delil
bürhan-i celi: açık delil
eyyam-ı devran: kaderin günleri, devir
temayyül: bir tarafa eğilmek, meyletmek
kisve-i izafiye: uygun kıyafet
giran: zor, ağır