Thursday 22 August 2013

(şekiller her şeyi yeni bir zamana taşıyacak
daha saçma bir yaratılışa razı olmakla
şekiller yeni bir tecrübeden geçecek
daha da ağırlaşırken şartlarımız)

(bizim rönesansımız doğsa doğsa
ağır bir donma korkusundan doğacak)

Necmi Zeka, Senarist Ses

Friday 19 April 2013

Ulus Baker / Spinoza ve Aşkın Diyalektiği

Spinoza, üçyüz yıldan daha uzun bir süre önce, cinsel aşkı hangi anlamda ciddiye alabileceğimizi bence Freud'dan bile daha kesin bir şekilde ortaya koymuştu oysa: vücudun ve zihnin başka etkileşimlerine ket vurmayan, aşırıya varmayan bir şefkat ilişkisi...

Sunday 14 April 2013

Proust / Bir Genç Kızın İtirafları

Kendime hem çok yakın, hem de ne yazık ki bana, benden çok uzak olan o tek çareye yönelme cesaretim olmadığı için, başka bir deva arayışına yöneldim ve dünyanın söndürdüğü o ateşi tekrar yaktığımı sandım.

Hepsi boşunaydı. Beğenilme zevki beni alıkoyarken, yalnızlığı seçmeyi, onu özgür bir eylem olarak benimseme kararını günden güne erteliyordum. Bir günah için diğerinden vazgeçmiyordum; ikisini birbirine karıştırıyordum. Neler diyorum ben? Karşısına çıkan his ve düşünce engelini yok edebilen herkes böyleydi. Bir hatadan sonra kendimi sakinleştirmek için insanların arasına karışıyor, sakinleştikten sonra bir hata daha yapıyordum. İşte o dehşet verici zamanda, masumiyetimi yitirip, bugünkü vicdan azabına sahip değilken, hayatım boyunca en işe yaramaz olduğum anda, en çok değeri ve ilgiyi gördüm.
Proust, Hazlar ve Günler, 124-125

Sunday 30 September 2012

Nedim

Ahuvan-ı ma'ni-i nev saydında hep cümleden
Şimdi bir giysu-kemend ebru-keman lazım sana

Ahuvan: ceylanlar
Nev: yeni
Mana: iç, içyüz, rüya, düş
Giysu (gisu): omuza dökülen uzun saç
Ebru: kaş
Keman: yay
Nedim Divanı, Abdulbaki Gökpınarlı, XXVII

Thursday 13 September 2012

Cocteau

All of us contain in ourselves a night we scarcely know or do not know at all. That night tries to emerge from us, yet resists emerging. That is the drama of art, a real struggle between Jacob and the Angel.

Who has torn the jewels off your neck? / An Old Serbian Folk Song

Mother: Who has torn the jewels off your neck?
Who has scattered your pearls and corals?
Daughter: Early this morning, o mother
I went to the garden to pick the first lilacs
of the season
A dewy branch got stuck in my necklace
And scattered jewels under the lilac tree
Mother: And why are your eyes so blurry,
as you haven't slept at all?
Daughter: From a tree branch, a nightingale sang all
night long
I listened to it until the break of dawn
Its pretty song captivated and enchanted me
Out of joy, I could not fall asleep
Mother: Oh, my daughter, oh, my sorrow
And who has undone your waistcoat?
Daughter: Do not scold me my dear mother
Once you were young just as I am now
My untamed youth and the break of dawn
Have undone the waistcoat for my lavish
bosoms to show.


(thanks to 'Zanzaguz', PdR)

Tuesday 4 September 2012

Ahmet Haşim/Parıltı

Ateş gibi bir nehir akıyordu
Ruhumla o ruhun arasından
Bahsetti derinden ona halim
Aşkın bu onulmaz yarasından

Vurdukça bu nehrin ona aksi
Kaçtım o bakıştan, o dudaktan
Baktım ona sessizce uzaktan
Vurdukça bu aşkın ona aksi