





images @ http://www.sakirgokcebag.com/
Ben Meleklere İnanıyorum
Elif Gül Tirben
Art&Dekor, Aralık 2010, Artam Global Art, sayı 9, s.80
Heykel, yerleştirme, performans, resim ve video gibi farklı disiplinlerde işler üreten sanatçı Suzy Hug Levy’nin Ben Meleklere İnanıyorum adlı işi Galeri Apel’de Ekim ayı içerisinde gerçekleşen ‘Çeşme’ adlı karma serginin bir parçası. Suyun birleştirdiği hayatlara, çeşmenin özellikle doğu toplumlarındaki değerine, kutsallığına; su ve çeşmeden doğan ritüellere, masallara göndermeler yapan işlerden oluşan sergideki iş, kolları gökyüzüne uzanan, havada asılı bir melek heykeli.
Galatasaray’da, Galeri Apel’in yer aldığı tarihi binanın iç avlusundaki nilüfer havuzunun üstüne yerleştirilen heykel, uzun, incecik plastik bir hortumun çemberler şeklinde kıvrılmasıyla oluşturulmuş. Sudaki yansıması ikinci bir melek imgesi yaratan heykelin yapıldığı ince hortumun iki ucu da suya daldırılmış. Bu açıdan iş, suyun devridaimini ve insan vücudundaki döngüselliğini ima ediyor. İnce, yarı şeffaf hortum aynı zamanda tıpta kullanılan serum tüplerini de çağrıştırıyor. Plastik malzemeyle şekillenerek ayağa kalkan suyun, serumdan insan vücuduna dağılan, damla damla, kalp ritminde kana karışan ilaç gibi heykelin içinde benzer bir yol izleyebileceği hissediliyor. Suyun vücuda dağıttığı şifa, adeta bir meleğin yardımı gibi. Ancak, eteğinin ucu hafifçe kalkmış bu melek, yakından şeffaf, uzaktan beyaz algılanan malzemenin çağrıştırdığı masumiyetin yanında kadınsı bir davetkârlık da taşıyor.
Güneşli havalarda ışığı yansıtarak parlayan, kapalı havalarda hüzünlü duran heykelin üstünde yağmur yağdığında biriken su damlaları, dizi dizi mücevherler gibi heykeli kuşatıyor. Hava koşullarına ve günün saatlerine göre değişen meleğin ruh hali bizim de ruh halimizi değiştiriyor. Heykel, 2011 Şubatına kadar Galeri Apel’de görülebilir.Güncel sanat pratiklerinin giderek artan bir kısmı, zamanın doğal hızı içinde algılayamadığımız anı dondurarak nesnenin hareketini ve bu hareketin estetiğini görünür kılıyor. Jeff Wall’un sinematografik fotoğrafları, Cai Guo-Qing’in Head On adlı yerleştirmesi ve Serkan Özkaya’nın Ani Bir Esinti’si bu işlerden bazıları.
Ani Bir Esinti yalınlığına rağmen izleyici üzerinde yarattığı etkiyle çocukluğumuzdan beri kurduğumuz zamanı dondurma hayalini gerçekleştiriyor ve anın günlük hayatta kayıp giden büyüsünü açığa çıkarıyor.
Serkan Özkaya ile Ani Bir Esinti’nin ortaya çıkışını ve sonrasını konuştuk.
Figür 1. Serkan Özkaya, A Sudden Gust of Wind, 2008, installation, Boots Contemporary Art Space, Missouri.
E.G.T: Ani Bir Esinti nasıl ortaya çıktı, biraz anlatır mısınız?
S.Ö: Yapmak istediğim ucuza, etkileyici ve yeni malzemelerden bir iş üretmekti. 10 TL’lik bir enstalasyon fikri vardı kafamda. Bu iş kağıt, Japon yapıştırıcısı ve ipten oluşuyor. A4 kağıtları 4TL, yapıştırıcı 1TL, ipi arkadaşımdan aldım. Kalan parayla simit de yiyebilirsin.
E.G.T: İşin, Jeff Wall'un Hokusai'nin Ani Bir Esinti adlı baskısından esinlenerek yaptığı aynı isimli light box çalışması ile ilgisi nedir? Jeff Wall'un fotoğrafını görünce mi aklınıza bu işi soyutlama fikri geldi?
S.Ö.: Hayır. Bir süredir birebir görme şansım olmayan işleri taklit ve mimik göndermeler olmadan yeniden üretiyordum. Aslında ismi Hokusai'den ödünç aldım. Bu kopyalama fikri, işi ilk sergilediğim Amerika, St.Louis'deki Boots Contemporary Art Space'tekilere cazip gelmiş. Onlar da bizim gibi merkezde değil çevrede (periphery) yaşadıkları için güncel işleri birebir görme şansına her zaman sahip değiller çünkü.
Figür 2. Jeff Wall, A Sudden Gust of Wind (after Hokusai), 1993, transparency in lightbox, 2500 x 3970 m, cinematographic photograph, Tate Modern
Figür 3. Katsushika Hokusai, 'Ejiri in Suruga Province' (Sunshū Ejiri), AD 1830-33, from the series ‘Thirty-Six Views of Mt. Fuji' (Fugaku sanjū-rokkei), color woodblock print, Japan British Museum
E.G.T.: Bu işi yaparken anın dondurulmasıyla ilgili bir düşünceniz var mıydı?
S.Ö.: Anı dondurmak yerine birbirini takip eden anları düşünüyordum. İş, uçuşan tek bir kağıdın farklı anlardaki halini anlatıyor.
E.G.T: Barış Özçetin'in Ani Bir Esinti'nin Bilsar 2009'daki kurulumunu kaydettiği time-lapse videosunda da tekrara ve kaymalara dayalı bir müzik kullanılmış.
S.Ö.: John Adams'ın bir parçasıydı o sanırım. Minimalist bir müzik ve birbirini takip eden anlara dayalı. Steve Reich'taki gibi ezgiyi değil de küçük hatalarla birbirlerini takip eden tekrarları, kaymalar arasındaki farkı duyuyorsun. Hatalar yeni bir yapı oluşturmaya başlıyor. Ezginin üst üste konmasındaki tutarsızlıklar yeni bir yapı oluşturuyor.
Figür 4. Serkan Özkaya, Esinti, 2008.
E.G.T.: Peki ya Esinti... Ani Bir Esinti, Esinti'ye nasıl dönüştü?
S.Ö.: İkea'da bile satılabilecek, herkesin alabileceği bir iş yapmak istiyordum. Mekan, çoğaltılabilirlik ve elimizin altındaki nesneler üzerine düşünüyordum ve enstelasyonu tek bir kağıtta verme fikri doğdu. Aslında enstelasyon da daha önce masa üstünde uçuşan bir deste kağıt görünümünde bir heykeldi. Ancak bu heykelin kalıbını almak ve çoğaltmak mümkün olmadığından iş, önce gerçek kağıtlardan bir enstelasyona ve daha sonra ucu hafifçe kıvrılmış bir kağıt görünümünde metal bir heykele dönüştü ve Mudo Concept mağazalarında satılmaya başlandı.
E.G.T.: Esinti'nin önemi ne sizin için?
S.Ö.: Elit olana karşı ucuz ve sıradan olanı öne çıkarması. Hazır nesne ve somut ama soyuta da yakın. Bir kağıdın ucunu hafifçe kaldırıyorsun ve nesneye dönüşüyor. Yalnızca onu değil bütün bir negatif alanı düşündürüyor. Esinti sayesinde bütün bir odayı düşünüyorsun. En minimal müdahale ile en büyük etkiyi yaratıyorsun. Heykel de aslında negatif alanla ilgili bir şey.
Radikal gazetesini kopyalamam da benzer bir etki yaratıyor. Elle çizilen gazeteyi ilk görenlerin tepkisi “ne kadar çok ugraşılmış” oldu. Aslında yaptığım, o günkü sayının üstünden geçmekti. Bu da yaklaşık iki saatlik bir iş. Ama elle çizilen gazete, gazetenin yapım aşamasındaki emeği düşündüren bir negatif alan etkisi yaratıyor.
Bu yazı, Nisan 2010'da Boltart.net'te yayınlanmıştır.
Loukia Alavanou’nun Rodeo Galeri’deki ilk kişisel sergisi My My My isimli üç kanallı bir video kolajdan oluşuyor. Alavanou bu çalışmasında Alice Harikalar Diyarında ve Pamuk Prenses gibi kadın kahramanlardan oluşan masalların, aslında hep hissettiğimiz ama farkında olmadığımız tekinsizliğini görünür kılmaya ve bu masalları kullanarak kadının hem sembolik düzendeki (dil), hem de ataerkil sistemdeki yerini sorgulamaya çalışıyor.
Loukia Alavanou (d. Atina 1979) The Royal College of Arts, Londra’da MA derecesini fotoğraf dalında aldı. 2005 ve 2007 yıllarında Atina’da Deste Ödülü’nü kazandı. Eserleri, tank.tv, Beltsios Koleksiyonu ve Atina Milli Tiyatrosu’ndaki toplu sergilerde yer aldı. Sanatçı, Londra’da yaşıyor ve çalışıyor.
Kucaklaşma, duvar üzeri yazı-çizim ve nesne yerleştirme.
Sergide ilk dikkati çeken, Türkyılmaz’ın desenlerinde ve duvar yerleştirmelerinde kullandığı yazı-çizimler. Desenlerde kullanıldığında sınırların yapaylığını ve muğlaklığını hatırlatan, biliç akışıyla aktarılan kelimelerden oluşan bu yazı-çizimler, duvardaki üç boyutlu haritalarda sınırları tanımlamak için değil, sanatçının mekanla ilişkilendirdiği bira kutusu, termometre, emzik gibi gündelik nesneleri birbirine bağlamak için kullanılmış.
Sergideki tek video çalışmasının objesi ise, ilk başlarda bir elin oynattığı, daha sonra elden bağımsız hareket etmeye başlayan ve Afrika ritimleri eşliğinde ‘çalkalamaya’ başlayan, oryantal dansçısı küçük plastik bir dünya. Bu dünya küresel kaosu, bu kaosun kontrol edilemezliğini ve birey üzerindeki etkisini anlatmak için kullanılan basit ve etkili bir araç. heTürkyılmaz’ın her sergisinde mutlaka kullandığı bu nesne, hem sanatçının bütün işlerini birbirine bağlayan, hem de bu serginin kavramsal yapısını birleştiren merkezi bir konumda.