Kucaklaşma, duvar üzeri yazı-çizim ve nesne yerleştirme.
Sergide ilk dikkati çeken, Türkyılmaz’ın desenlerinde ve duvar yerleştirmelerinde kullandığı yazı-çizimler. Desenlerde kullanıldığında sınırların yapaylığını ve muğlaklığını hatırlatan, biliç akışıyla aktarılan kelimelerden oluşan bu yazı-çizimler, duvardaki üç boyutlu haritalarda sınırları tanımlamak için değil, sanatçının mekanla ilişkilendirdiği bira kutusu, termometre, emzik gibi gündelik nesneleri birbirine bağlamak için kullanılmış.
Sergideki tek video çalışmasının objesi ise, ilk başlarda bir elin oynattığı, daha sonra elden bağımsız hareket etmeye başlayan ve Afrika ritimleri eşliğinde ‘çalkalamaya’ başlayan, oryantal dansçısı küçük plastik bir dünya. Bu dünya küresel kaosu, bu kaosun kontrol edilemezliğini ve birey üzerindeki etkisini anlatmak için kullanılan basit ve etkili bir araç. heTürkyılmaz’ın her sergisinde mutlaka kullandığı bu nesne, hem sanatçının bütün işlerini birbirine bağlayan, hem de bu serginin kavramsal yapısını birleştiren merkezi bir konumda.
Sanatçının daha önce yurt dışında sergilenen, ancak Turkiye’de ilk defa görme şansı elde ettiğimiz ‘Düşünce Korkusu’ adlı yerleştirmesi ise galerinin bulunduğu binanın eski sahipleri tarafından depo olarak kullanılan bir odada yer alıyor. Galerinin alt katında, yukarıdan açılan bir bölmeden ışık alan bu loş oda, Türkyılmaz tarafından küçük gece lambalarının içlerine yerleştirilen siyah-beyaz sanatçı ve yazar portrelerinin ışığıyla aydınlatılmış. Çalışma, John Lennon, Orhan Pamuk, Pınar Selek, Hrant Dink gibi, çalkalayan dünyada denge sağlamak için tutunduğumuz, kendini barışa, ifade özgürlüğüne ve eşitliğe adamış, hayatları ‘düşünce korkusu’ nedeniyle son bulmuş ya da tehdit altında olan birçok kişiye saygı duruşu niteliğinde. Toplumsal bilinçaltının mekansal bir izdüşümü olarak da yorumlanabilecek bu oda ve onun karanlığını biraz olsun aydınlatan bu çalışma, serginin genel çerçevesi içinde ayrı bir öneme sahip.
Türkyılmaz’ın sergi kapsamındaki iki işi ise galeriden Tophane’ye inen güzergahta, biri bakkal diğeri otel olan iki mekana yerleştirilmiş. Bu yerleştirmeler, sergiyi galeri mekanının dışına, sokağa taşırken, seyircinin pasif konumundan kurtulup aktif olarak sıradan hayatın içine karışmasını öneriyor. Böylece, sanatçının zihinsel haritasını okuyarak başladığımız sergi, elimizde gerçek bir haritayla Tophane sokaklarında yapılan sürprizli bir gezintiyle son buluyor.
No comments:
Post a Comment